ÜÇ BOYUTLU MARKA KAVRAMI VE TESCİLİ

ÜÇ BOYUTLU MARKA KAVRAMI VE TESCİLİ

1.   ÜÇ BOYUTLU MARKA KAVRAMI:

Üç boyutlu marka kavramını açıklamadan önce marka tanımına değinmek yerinde olacaktır. Markanın işletme bazlı tanımları her ülkede farklı olmakla birlikte tanımın ortak unsurları; markanın üreticisini göstermesi, ürünü tanımlaması ve diğer ürünlerden ayırması olarak görülmektedir. Günümüzde markalar ürünlerin kalitesinin göstergesi olarak kabul edilir. Bunun için marka işareti olarak isimler, logolar, semboller, maskotlar, ambalajlar ve ürünün kendisi dahi kullanılabilmektedir.

Ülkemizde marka tescili ve korumasına ilişkin mevcut mevzuat 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunudur. Kanunudur. Kanuna göre marka, dolaylı bir şekilde marka olabilecek işaretleri belirten 4. maddede “Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir.” şeklinde tanımlanmaktadır.

Üç boyutlu işaretlere marka korumasının sağlanmasında ülkemizde ve AB mevzuatı kapsamında görülen sistem, işaretin tescil edilmesi koşuluyla, sahibinin mal veya hizmetlerini diğer mal veya hizmetlerden ayırt etmeye elverişlilik sağlanmasıdır. Tescil için ayırt edicilik temel şarttır.

Üç boyutlu markalara hukuki koruma olanağı sağlanması diğer ülkelere nazaran ülkemizde daha yenidir. Uygulamada ise 2005 yılı sonrasında fark edilir bir artışla üç boyutlu marka tescili için başvurular yapıldığı görülmektedir. Sınai Mülkiyet Kanunu’nun yürürlüğe girmesi ile de marka olabilecek işaretler içerisinde açıkça üç boyutlu marka tesciline imkan kılındığı görülmektedir.

1965 yılında kabul edilen Markalar Kanunu döneminde ambalajların ve üç boyutlu şekillerin marka olarak tesciline izin verilmemekteydi. Malın veya ambalajın üzerine konulamayan işaretlerin marka olarak tescili mümkün değildi. Markalar Kanunu madde 4/1-a bendine göre “Etiket, kapak, mahfaza, zarf ve alelumun ambalajlar veya doğrudan doğruya emtia üzerine basım yahut muhtelif vasıtalarla yapıştırılmak suretiyle yahut dökme, oyma, dokuma, boyama veya sair suretle konamayan işaretler” marka olarak tescil edilemeyecek işaretlerdi. Üç boyutlu cisimler bu dönemde TTK’nın haksız rekabet hükümlerine göre korunabiliyordu[1].

556 sayılı KHK’nın yürürlüğe girmesi ve sonrasında yapılan değişikliklerle ayırt edici niteliğe sahip olma şartıyla her mal veya ambalajı marka olabilecek duruma gelmiştir. 556 sayılı KHK metninde marka olabilecek işaretler belirtilirken “gibi” ifadesine de yer verilmiş ve marka olabilecek işaretlerin sınırı genişletilmiştir[2]. Buna göre malın kendisi veya ambalajı dışında üç boyutlu herhangi bir şeklin de ayırt edici olma şartı başta olmak üzere 556 sayılı KHK kapsamında gerekli diğer şartları taşıması halinde marka olarak tescili mümkün olabilmekteydi.

10.01.2017 tarihli resmi gazete ile yayınlanan Sınai Mülkiyet Kanunu Kanunu ise 4. Maddesinde açıkça “malların ve ambalajların biçimi” şeklinde bir değinmeyle üç boyutlu marka tesciline imkan tanımış görülmektedir. Ancak ürünün kendisi veya ambalajı olmayan üç boyutlu bir şeklin herhangi bir ürün veya hizmet açısından marka olarak tescil edilebilip edilemeyeceği halen net şekilde belirtilmemiş olup kanaatimce mevcut yasal düzenlemede bu şekillerin de tescili sağlanabilecektir.

Avrupa Birliği mevzuatına bakacak olursak ülkemizdeki düzenlemeyle yakın düzenlemeler içerdiği görülmektedir. Nitekim güncel mevzuatımız Avrupa Birliği yasalarına uyum çerçevesinde düzenlenmiş durumdadır.  Buna göre 20 Aralık 1993 tarihli Topluluk Marka Tüzüğünün 4. maddesine göre grafiksel olarak ifade edilebilen ve ayırt edici niteliğe haiz olmak koşuluyla ürünün kendisi veya ambalajı marka olarak tescil edilip korunabilecektir.

ABD’deki marka korumasına değinecek olursak Lanham Yasası’nı incelemek gerekecektir. Bu yasa ürünün kendisi, ambalajı ve sair herhangi bir ayrım yapmamaktadır. Ülkemizden ve AB düzenlemelerinden farklı olarak ticari takdim şeklini temel alan yasa kapsamında sadece ürün, ambalaj veya üç boyutlu herhangi bir şekil değil mimari yapılar dahi tescil edilip marka olarak korunabilmektedir. Yasanın bir diğer farklı özelliği ise ilk kullanım ilkesini benimsemiş olduğu için tescil edilmemiş olsa dahi kullanımda olan markaların korunabiliyor oluşudur. Üç boyutlu markalar açısından ise ticari takdim şekli(trade dress) kavramına oldukça önem verildiği uygulamadaki örneklerde görülmektedir.

Üç boyutlu markalar doğası gereği hem Avrupa Birliği sisteminde hem ABD’deki tescillerde hem de ülkemizde geleneksel markalardan daha sıkı ayırt edicilik ve tescil koşullarına tabiidir. Bu da üç boyutlu ürün şekilleri ya da ambalajlarına ilişkin marka başvurularının tescil ile sonuçlanma oranının geleneksel markalara(isim, sözcük, resim vb.) nazaran daha düşük olması sonucunu doğurmaktadır.

Her ne kadar ülkemizde ve diğer uluslararası sistemlerde üç boyutlu ürün ve ambalaj şekli markalarının kural olarak tüm markalara uygulanan genel ayırt edicilik kurallarına tabi olduğu söylense de, üç boyutlu markaların doğası gereği uygulamanın daha ziyade eşitler arası bir eşitlik öngördüğü söylenebilir[3].

556 sayılı KHK döneminde doktrinde üç boyutlu işaret açısından ilk başta farklı yaklaşımlar oluşmuştur. Bunun nedeni 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 4. maddesi g bendinde kanun koyucu tarafından üç boyutlu işaretin “malın ambalajı olarak kullanılma niteliği taşıması” şeklindeki sınırlayıcı ifadesidir. 556 sayılı KHK’da herhangi bir sınırlama yer almamakta iken uygulama yönetmeliğinde kanun koyucunun getirdiği bu sınırlama kafa karıştırıcı olmuştur. Ancak örneğin Mercedes markasının yıldız işaretli ambleminin marka olarak tescil edilebilir nitelikte olduğu ve dolayısıyla yönetmelikle getirilen bu sınırlandırmanın yersiz bir uygulama olduğu ifade edilmiştir[4]

10.01.2017 itibariyle yürürlüğe gire Sınai Mülkiyet Kanunu ile bu çelişki ortadan kaldırılmış görünmektedir.

2.   ÜÇ BOYUTLU MARKALAR AÇISINDAN TESCİL ŞARTLARI:

Sınai Mülkiyet Kanunu açısından bir işaretin marka olarak tescil edilebilmesi için ilk olarak işaretin bir teşebbüsü diğerinden ayırt edici niteliğe haiz olması ve sonrasında marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması aranmaktadır.  Bu koşullara ek olarak kanunun 5. maddesinde belirtilen red nedenleri de tescil açısından değerlendirilecektir. Ayırt edici nitelik kavramının, bir işaretin marka olarak tescil edilip edilmemesinde belirleyici asli unsur olduğunu söylemek mümkündür. Her ne kadar seçilen işaret 5. madde kapsamında belirtilen işaretlerdense de, ayırt edici niteliği bulunmaması halinde marka olarak tescili mümkün olmamaktadır.

Ayırt edici nitelik, bir işaretin uzun zamandan beri kullanılması, gazetelerde, TV’de veya diğer reklam araçlarında toplumun dikkatine sunulması suretiyle belleklerde yer etmesidir. İşaret ilgi çekici bir şekle sahipse, ilgiyi çekiyorsa, akıllarda kalacak tarzda halkın dikkatindeyse, ürün kullananı kalitesiyle tatmin ediyorsa ayırt edici niteliklere haizdir. Bir işaret ya başlangıçtan beri ayırt edicidir ya da zamanla kullanılarak, tanınması için yoğun ve devamlı yatırım yapılarak, ilanlar, reklamlar, tanıtıcı programlar, kampanyalar ve yerleştirici çalışmalarla bu niteliği elde eder[5].

Tekinalp, ayırt edici niteliği belirlerken sınırlı sayıda olmayan dört farklı etken kullanılabileceğini belirtmektedir. Bunlar; İşaretin ürün veya hizmetten bağımsız olması, anlamsızlık(yaratıcılık), ürünün öne çıkan özellikleri ve kullanma süresidir. Açıklamak gerekirse, bir ürünün markası için ürünün aynısının resminin kullanılması ya da ürünün adına çok yakın bir adın kullanılması kavram adına yakınlık olduğu ve üründen bağımsız olmadığı için ayırt etme gücü zayıf olacaktır.

Örneğin; bir mum üreticisi ve satıcısı, ürününe marka olarak mum resmini seçmektedir. Halbuki bunun yerine satışını kolaylaştırmak için romantik bir ambiyans resmetse ve marka olarak tescilini talep etse kavramdan uzaklaşıldığı için ayırt ediciliği artacaktır. Anlamsızlık açısından ise OMO örnek verilebilir. Gerçekte anlamı olmayan harflerin birleşiminin ayırt ediciliği oldukça yüksek olacaktır.  Kullanma süresinin uzunluğu ise ürünün artık o isimle anılmasına dahi yol açabilmektedir. Örneğin; Gilette(Jilet) markası buna örnek olarak verilebilir. Ürünün öne çıkan özelliklerine ise çamaşır yumuşatıcısı için yumuşaklığı çağrıştıran bir ismin kullanılabileceği örneği verilebilir ki Yumoş markasına haiz ürün de buna örnek teşkil edebilecektir.

Arkan, markanın ayırt etme fonksiyonuna sahip olabilmesi için, işaretin mal ya da hizmetle ilgili hukuki işlemin yapılmasından önce algılanabilmesi gerektiğine değinmektedir. Buradan hareketle şişenin sadece mantarı üzerinde yer alan ve ancak şişenin açılmasından sonra görülebilecek işaretin marka sayılıp tescil edilemeyeceğini örnek göstermektedir. Ayırım gücüne sahip olmayan renkler, harfler rakamlar; sadece nokta, çizgi, üçgen, dikdörtgen gibi şekiller marka olarak kabul edilemez. Fakat özel bir şekil içinde verilen tek renk, harf, veya rakam ayırt edici özellik taşıdığından marka olarak tescil edilebilecektir. Eşyanın aslına uygun resmin ya da şeklin de ayırt etme etkisi yoktur. Bu nedenle bir pantolon üzerindeki pantolon resmi marka değildir. Bazı harf veya sayı grupları da belirli tür eşyayı ifade ettiklerinde marka olarak kullanılmayıp herkesin yararlanmasına açık tutulmalıdır. Arkan, otomobiller için 220,280 rakamlarını ve SEL, CLX harflerini bu duruma örnek göstermiştir. İşaretin ayırt etme gücüne sahip olup olmadığı münferit unsurlara göre değil, işaretin bütünü dikkate alınarak değerlendirilmelidir. Ayrıca başlangıçta ayırt etme gücüne sahip olmayan bir işaret kullanım sonucu ayırt etme gücünü kazanabilecektir. Bu durumda tescil talebi tarihinde ayırt etme gücünü kazanmış olan markanın tescil talebi ayırt etme gücü yoksunluğundan red edilemeyecektir[6].

Tekinalp de kullanma süresinin bir işaretin ayırt edicilik kazanmasında en etkili faktörlerden olduğunu ifade etmektedir. Bu etken hem Yargıtay kararlarında hem de öğretide özel bir öneme sahiptir. Ayırt edicilik kazanma süresi hakim görüşe göre 5 yıl civarı olarak belirtilmektedir. Ancak ayırt ediciliği kazanılmasında başka etkenler de bulunmaktadır. Bu etkenler çoğu kez doğrudan kullanma süresine etki ederler ve süreyi kısaltırlar. Diğer etkenler işaret ve markanın kullanıldığı hizmetin niteliği, mal ve hizmetin talep sıklığı ve işareti tanıtmak amacıyla yapılan yatırım miktarı olarak ifade edilmiştir[7].

Üç boyutlu işaretler açısından da aranan kriterler temelde aynı olmakla birlikte, işaretin niteliği gereği daha sıkı bir kontrol sağlanması gerekir.

Üç boyutlu işaret bir maskot yani hayali bir karakter olduğunda ayırt edicilik açısından problem çıkma ihtimali daha düşük olmakla beraber ticari hayatta yaygın olarak kullanılan ambalajlar açısından bunu söylemek oldukça güç olacaktır.

Ambalajlar ürünleri alıcıya ulaştırmak için zorunlu unsurlardır. Hem sunuş, nakliye kolaylığı hem ürünün muhafazasının sağlanması hem de ürünün tanıtılması amaçlarına hizmet etmektedir. Bu nedenle ambalajların tekelleştirilmesi ticari rekabeti olumsuz etkileyecek tehlikeli bir durum yaratacaktır. Ürünün kendisi açısından ise genelde katı durumdaki ürünlere şekil verme serbestisi olduğu kabul edildiğinde ortaya çıkan şeklin standart şekil/şekillerden oldukça uzak olması ve ilaveten yine bu durumda da üründe tekelleşmeye fırsat verilmemesine dikkat etmek gerekecektir.

Sınai Mülkiyet Kanunu 5. Maddesinde mutlak red nedenleri belirtilmiştir. Kanunun 5. maddesi e bendi üç boyutlu işaretlerin tescili açısından oldukça önemli bir düzenlemedir. Maddede “Malın doğası gereği ortaya çıkan şeklini ya da başka bir özelliğini veya teknik bir sonucu elde etmek için zorunlu olan veya mala asli değerini veren şeklî ya da başka bir özelliğini münhasıran içeren işaretler.” mutlak tescil engelleri içerisinde yer almaktadır. Bu konuda Avrupa Birliği kararlarında da yer verildiği üzere üç boyutlu işaretlerde işbu mutlak red nedenlerine aykırılığı engellemek geleneksel markalara nazaran daha zordur.

Düzenlemede ürünün ambalajından bahsedilmemektedir. Fakat paketin sadece nesnel olarak değil işlevsel olarak da ürünün bir parçası haline gelecek şekilde ürünle bağlantılı olması söz konusu olabilecektir. Örneğin sprey kutuları, sıvı içecek şişeleri, deodorant kutuları gibi ambalajlar işlevsel olarak da ürünle bağlantılıdır. Bu durumda ürünün ambalajının ürünle bağlantılı olduğu durumlarda bu ambalajların da 5. madde kapsamında değerlendirilmesi gerekecektir.

Ürün, ürün ambalajı veya üç boyutlu diğer şekillerin marka olarak tescil edilebilirliğinin değerlendirmesinde, şekillerin öncelikle 5. madde e bendindeki red nedenleri kapsamında sonrasında genel nitelikte ayırt edicilik şartları uyarınca değerlendirmesi yapılmalıdır. Ayrıca, üç boyutlu şekiller Sınai Mülkiyet Kanunu 5. maddesi e bendi kapsamında mutlak red nedeni engeline takılmasalar bile bu şekillerin ayırt ediciliği açısından diğer geleneksel şekillere nazaran daha dar bir alan olması nedeniyle daha sıkı bir değerlendirme yapılması gerekecektir.

Sınai Mülkiyet Kanunu öncesinde 556 sayılı KHK’nın 5. maddesinin ikinci fıkrasının üç boyutlu markalar açısından önemi bulunmaktaydı. Maddede “Marka, mal veya ambalajı ile birlikte tescil ettirilebilir. Bu durumda mal veya ambalajın tescili marka sahibine mal veya ambalaj için inhisari bir hak sağlamaz. (Ek cümle: 5194 – 22.6.2004 / m.12) İnhisari hak sağlamayan bu tür unsurlar tescil belgesi üzerinde açıkça belirtilir.” denilmekteydi. 556 sayılı KHK’nın 5. maddesi 2. fıkrası da bu anlayışa paralel şekilde getirilmiş bir düzenleme iken Sınai Mülkiyet Kanunu ile bu fıkra mülga olmuş ve üç boyutlu marka tescillerinin sağlanmasının önü daha çok açılmıştır.

3.   TPE NEZDİNDE ÜÇ BOYUTLU MARKALARIN TESCİLİ:

            Üç boyutlu markalar açısından en çok ticaret markasının tescilinin yapıldığını, hizmet markası altında tescilli bir üç boyutlu markaya Avrupa ve ülkemizde yapılan araştırmalarda henüz rastlanılmadığını belirtmek isterim. Nitekim üç boyutlu marka tescilleri özellikle ülkemizde oldukça az sayıdadır. ABD’de ise hizmet markası olarak da bina mimarilerinin, restoran hizmetlerinin ve dahi alışveriş merkezlerinde verilen hizmetlerin dahi ticari takdim şekli kapsamında veya ayrıca kentin simgesi haline gelen binaların da marka korumasına tabi tutulduğu ele alınmıştır.

            TPE başvuru kılavuzunda, “Marka Örneği; 5×5 cm veya 7×7 cm ebadında, RGB renk formatında, 300 DPI çözünürlükte olmalıdır.” şeklinde bir belirtme olduğu ancak kelime ve desen, resim markaları gibi geleneksel markalar açısından yeterli görünen bu tarifin, ses, koku, renk markaları ve üç boyutlu markalar açısından bir açıklama içermediği, buna ilişkin herhangi bir yönlendirmeye yer verilmediği görülmektedir. TPE Marka İnceleme Kılavuzunda ise en son 2015 yılında detaylı bir belirtme yapıldığı dolayısıyla 2017 yılında yürürlüğe giren Sınai Mülkiyet Kanunu açısından bu belirtmelerin sağlıklı değerlendirme sağlayamayacağı söylenebilir. Uygulamada incelenen örneklerde tespit edildiği kadarıyla üç boyutlu şekillerin iki boyutlu çizimleri TPE’ye gönderilmekte ve tescil bu iki boyutlu çizimlere göre yapılmaktadır. Bu iki boyutlu çizimlerin üç boyutlu şekli tanımlama ve tam olarak ifade etme açısından yetersiz olması bir yana, üç boyutlu şekil tescili yerine o üç boyutlu şeklin iki boyutlu çizim hali yani geleneksel marka olan resim markası olarak tescillerinin de yapılabilme tehlikesi bulunmaktadır.

            TPE nezdinde üç boyutlu marka başvurusu olarak ayrı bir başvuru seçeneği bulunmamakla birlikte, marka araştırmaları sonucu kelime ve şekil markası olarak tescilli görünen markalar açısından üç boyutlu şeklin mi yoksa iki boyutlu çizimin mi tescil edildiği de net olarak anlaşılamamaktadır.

            Oysa OHIM nezdinde tescilli markaların sicil kayıtlarının incelenmesinde “3-D” şeklinde “three dimensional”(üç boyutlu) ifadesinin kısaltması kullanılmak suretiyle, tescilli şeklin üç boyutlu olup olmadığının belirtmesi yapılmakta ve araştırma tüm üye ülkeler kapsamında yapılabilmektedir[8].

            TPE nezdindeki bu belirsiz durum hem üçüncü kişiler açısından örneğin; rakip teşebbüslerin üç boyutlu marka tescil taleplerinin değerlendirilmesinde veya rakip teşebbüsler tarafından açılan hükümsüzlük davalarında yanlış değerlendirilmeler yapılması ve yanlış kararlar verilmesi hem de hak sahibi açısından örneğin; tüketicinin gözünde ürünü üç boyutlu olarak ifade etmek isterken ve bu kapsamda reklam kampanyaları hazırlamışken tescil üç boyutlu olmadığı için yaşanabilecek hukuki ve ticari sorunlar gibi önemli olumsuzluklarla karşılaşma ihtimallerini doğurmaktadır. Her ne kadar sadece marka koruması değil TTK anlamda haksız rekabet hükümleri tarafından da koruma öngörülmektedir diye düşünülse bile, çoğu somut durumda marka korumasının sağladığı avantajlardan faydalanılmasına engel olunmuş olacaktır. İlaveten tüketicinin de yanıltılması söz konusu olabilecektir. Tam tersi durum düşünüldüğünde ise yani aslında iki boyutlu resmin şekil olarak tescili yapılmış iken tüketicinin veya rakip teşebbüslerin bunu üç boyutlu şeklin marka olarak tescili gibi anlaması da söz konusu olabilir.

            Bu noktada da hem tüketicinin yanıltılması hem kasıtlı olmasa da rekabetin engellenmesi hem de bazı durumlarda örneğin şeklin benzerinin endüstriyel tasarım veya marka olarak kullanılması ve/veya tescili halinde hak kayıplarına sebep olunması gibi olumsuz durumlarla karşılaşılabilecektir.

4.   TPE NEZDİNDE ÜÇ BOYUTLU ŞEKİLLERİN DEĞERLENDİRİLME KRİTERLERİ

2015 tarihli TPE’nin Marka İnceleme Kılavuzunda yer alan üç boyutlu şekil markaları açısından verilen bilgilendirmelere değinecek olursak; 2015 tarihli Kılavuz 556 Sayılı KHK döneminde çıkartılmış olduğundan KHK’nın 7. maddesi 1. fıkrası a bendi ve buna bağlı olarak 5. maddesinde belirtilen koşulları sağlaması şartıyla üç boyutlu şekiller marka olarak tescil edilebilecek işaretlerdendir. Bu çerçevede, i) Çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen (grafik gösterim); ve ii) Ayırt edici niteliği haiz bulunan; markalar üç boyutlu şekiller marka olarak tescil edilebilir niteliktedir.

          Ancak bu kılavuzun Sınai Mülkiyet Kanunu’na göre uyarlanmasının yerinde olacağı tartışmasızdır.

          Üç boyutlu şekillerden oluşan başvurularda üç boyutlu şekli gösterir nitelikteki çizim, resim, fotoğraf vb. gösterimler grafik gösterim için yeterli kabul edilmektedir. Sunulan marka örneğinin,  kuşkuya mahal vermeyecek ölçüde açık ve anlaşılır olması halinde tek bir grafik gösterim yeterli kabul edilir. Yönetmelikte belirtilen ölçüler dahilinde kalmak kaydıyla, üç boyutlu şekli farklı açılardan gösteren görüntüler de sunulabilir.

          TPE tarafından yapılan bu belirtme ile prensipte iki boyutlu görünümlerin, üç boyutlu şekillerin tescilinde yeterli olacağı ifade edilmiştir. Uygulamada görüleceği üzere sistemsel bir sınıflandırma yapma imkanı olmadığı ve başvuru esnasında belirtmelere yer verilemediği için pratikte bu tanımlamanın tescil açısından yeterli görülse de hakkın korunması açısından yeterli olamayacağı kanaatindeyim.

          Ayırt edicilik değerlendirmesinde, tescili talep edilen şeklin bazı unsurları farklılık arz etse dahi şeklin bir bütün olarak tüketicilerin zihninde bırakacağı izlenim ve genel görünümün marka olarak algılanabilir nitelikte olup olmadığı dikkate alınır.

          Tescili talep edilen üç boyutlu şekil, standarttan farklılaşmış, ilgili tüketici çevrelerince söz konusu ürün açısından beklenmedik, alışılmadık bir şekle sahip, yani “ekstra” birtakım unsurlar içeren ve bu sayede ilgili pazardaki diğer ürünlerden ayırt edilerek tüketicinin zihninde söz konusu ürünlerin ticari kaynağının belli bir üreticiye işaret etmesini sağlayacak nitelikte ise ayırt edici niteliği haiz bulunduğu kabul edilir.

          Tüketicilerin objeleri (malın kendi ya da ambalajının şeklinden oluşan objeler de dahil olmak üzere üç boyutlu şekilleri) marka olarak görmeye alışkın olmadıkları dikkate alındığında, şeklin tescil edilebilir olması için ilk bakışta normalden önemli ölçüde uzaklaşan bir şekilde olması veya kullanımı sonucu halk tarafından marka olarak algılanır hale gelmiş olması gerekir.

          Tescili talep edilen şekil, ilgili türden ürünlere ilişkin standart ambalaj (ürün) şeklinden uzaklaştığı oranda markanın ayırt edicilik niteliği artmakta; standart ambalaj şekline yaklaştığı oranda ise ayırt edicilik niteliği azalmaktadır.

          Kendine özgü bir şekli olmayan ve piyasada satışa sunulabilmesi için ambalajlanması zorunlu olan mallarda, ambalajın şekli, ürünün şekli haline gelmektedir. Örneğin granül, toz veya sıvı halde üretilen ürünlerde, bu ürünlerin doğaları gereği kendilerine ait bir şekilleri yoktur. Ürünün ambalajının şeklinden oluşan bu tür üç boyutlu şekil başvurularında, ancak şeklin ilgili sektörün normlarından ve geleneklerinden önemli ölçüde farklılaşması halinde ortalama tüketiciler ilgili malları diğer işletmelere ait mallardan ayırt edebilecektir.

          Ayırt ediciliğin hem mal ve hizmetin içeriği hem de ilgili tüketici kesiminin niteliği dikkate alınarak analiz edilmesi gerekmektedir. Bazı malların niteliği ve uzun süreli kullanım amaçlı olması dikkate alınarak söz konusu malların ortalama tüketicisinin normalden daha fazla bir ilgi ve dikkate sahip olacağı varsayılabilir. Ancak, ilgili tüketicinin, şekli ürünün ticari kökeni olarak algılama kapasitesi söz konusu tüketicinin dikkatinin ürünün şekli konusunda daha yüksek olması dolayısıyla artmaz. Çünkü şeklin teknik ve estetik detayları konusunda daha ilgili olmak bu unsurları marka olarak algılama sonucunu doğurmaz.

          İlgili sektörde yaygın olarak kullanılan, bilinen bir şeklin spesifik bir özelliğinin olması, eğer o tek özellik tüketici tarafından bir bütün içinde sadece bir detay olarak algılanıyorsa, o markayı ayırt edici yapmaz. Aynı ilke, şeklin teknik nedenlerle sınırlı olduğu alanlar için de geçerlidir.

            TPE tarafından belirtilen kriterlerin Avrupa Birliği uygulaması ile paralel olduğu hatta verilen örnek kararların da AB kararlarından alındığı görülmektedir. Teoride değerlendirme kriterleri AB ile uyumlu olarak belirtilmiş olsa da pratikte yapılan tescillerde bu kriterlerin değerlendirmesine çok başvurulmadığı ve üç boyutlu markaların iki boyutlu olarak tescillerinin yapıldığı da görülmektedir.

5.   ÜÇ BOYUTLU MARKA KORUMASININ ÖNEMİ      

          5.1. Diğer Haklarla Birlikte Var Olabilmesi ve Diğer Haklardan Farkı

          Yeni, tekniğin bilinen durumunu aşan ve sanayiye uygulanabilir olan buluşlar patent verilerek korunur. Patent sanayiye uygulanabilen bir buluşun sahibine, inhisari hak veren hukuki nitelikte bir belgedir. Buluş, teknik bir problemi çözen ve yenilik unsuru taşıyan insan fikridir. Patentle korunacak buluşun sanayiye uygulanabilir olması aranmaktadır. Patent açısından mutlak yenilik kriteri benimsenmiştir. Bir konuya patent verilebilmesi için aranan ilk özellik önceden bilinmeyen bir sisteme sahip olmasıdır.

          Küçük buluş ya da küçük patent olarak da nitelenen faydalı model patente benzemekle birlikte, faydalı modelde buluş basamağını aşma şartı aranmamıştır. Faydalı modelin yenilik tanımında tekniğin bilinen durumu ölçü alınmamıştır. Bu nedenle, buluş basamağını aşamayan, fakat yeni ve sanayiye uygulanabilen buluşlar faydalı model korumasından yararlanmaktadır.

          Tasarım ise bir ürünün tamamının veya bir parçasının çizgi, şekil, renk, biçim, doku, malzemenin esnekliği ve /veya süslemesi gibi insan duyuları ile algılanabilen çeşitli unsur veya özelliklerinin oluşturduğu görünümüdür. Tasarım tescil belgesi ile tasarımlar da korunmaktadır.

          Patentler/faydalı modeller ve tasarımlar için Sınai Mülkiyet Kanunu ile ilgili hükümler düzenlenmiştir.

          Marka olan bir işaretin ilk bakışta, patent ya da faydalı model olabilmesi pratikte pek mümkün görülmemektedir. Tasarım koruması ise marka koruması ile oldukça paralel niteliktedir. Ancak; özellikle üç boyutlu şekillerin marka olarak tescili göz önüne alındığında ve marka olarak tescilli bir üç boyutlu şekil, ürünün kendisi olduğunda, patent ya da faydalı model koruması ile marka korumasının birlikte olma ihtimali yükselmektedir. Örneğin; ev veya ofis tipi bir klimayı ele alalım ve bu klima aynı zamanda periyodik aralıklarla sıcak veya soğuk hava ile birlikte bulunduğu yere koku yaysın, yani koku sensörü(patenti alınmıştır) de bulunsun. Ayrıca bu klimanın duvara monteli değil, teknik gereklilikleri yerine getirilmiş şekilde tavana asılabilecek olduğunu ve ampul takılarak aynı zamanda aydınlatmada da kullanılabildiğini, yani dış haznesiz olduğunu ve avize olarak da kullanılabildiğini düşünelim. Klima dizaynı ise orijinal ve yenilik arz edecek şekilde bir bulut şekli olsun.

          Söz konusu klima açısından, tüm teknik ve kanuni şartların var olması ve patent/faydalı model belgesi alınabilme şartlarını ihtiva etmesi halinde, tasarım olarak tescil edilebilirliği de değerlendirilerek tescil edilebilir bulunduğunda, hem patent/faydalı model hem de tasarım korumasına sahip olacağına şüphe yoktur. Ayrıca, Sınai Mülkiye Kanunu’nda yer alan ayırt edicilik, mutlak ve nispi red nedenlerine uygunluk kriterlerine de sahip olması halinde üç boyutlu ürün şekli marka olarak da tescil edilebilir olacaktır. Bu durumda patent, tasarım ve marka koruması birlikte var olacak ancak söz konusu düzenlemeler ve tescil imkanları farklı amaçlara hizmet etmekte olup farklı koruma sürelerine tabi olduğundan, haklar arasında çelişki doğabilecektir. Her ne kadar patent/faydalı model ve tasarım korumaları, belirli koruma sürelerinden sonra kamuya mal edilme niteliği taşıyor olsalar da marka açısından sağlanan koruma onar yıllık yenileme dönemleriyle sonsuza kadar sürebilecektir.

          AB Hukuk sisteminde de kabul edildiği üzere tasarım ve marka tescilinin birlikte varlığı halinde, önceki tescil hangi hak açısından yapılmış ise o hakka ilişkin kurallar uyuşmazlıklarda uygulanacaktır[9].

          Daha önce tescil edilen bir marka hakkının, sonradan tescil edilen bir tasarım hakkıyla çelişki oluşturma ihtimalinde, tasarımın tescilli marka ile aynı veya benzer olup olmadığı; tasarımın hangi ürüne ilişkin olduğu ve bu ürünün daha önce tescilli markanın temsil ettiği ürünle aynı veya benzer bir ürün olup olmadığı; tescilli işaretlerin aynı veya benzer olmaması halinde de karıştırma ihtimali olup olmadığı; tescilli tasarımın ticari hayatta kullanımının olup olmadığı ve ne şekilde olduğu unsurlarına bakılarak bir tespit yapılabileceği kabul edilmektedir[10].

          Daha önce tescil edilmiş bir tasarım hakkının, daha sonra tescil edilen marka hakkıyla çelişki oluşturması ihtimalinde ise, tasarım hakkı açısından sınırlı koruma imkanı öngörüldüğü için tarafların genelde anlaşma yoluyla hak ihlallerini engelleyebileceği kabul edilebilir ancak yine de bu durumda markanın hükümsüz kılınması tehlikesi doğabilecektir. Burada dikkat edilmesi gereken ve uygulamada sorun yaratabilecek şey markalar açısından “ortalama tüketici”nin, tasarımlar açısından ise “bilgilenmiş tüketicinin” karıştırma ihtimalinde değerlendirmeye tabi tutulacak olmasıdır. Tasarım açısından bilgilenmiş tüketici tarafından karıştırma ihtimalinin varlığında ortalama tüketici bu ihtimali görmeyebilecektir. Bu duruma “potansiyel alıcılar”ın karıştırma ihtimalini değerlendirmesi ile ortalama bir çözüm bulunabileceği ifade edilmektedir. Potansiyel alıcılar tarafından ürünlerin teke tek bir karşılaştırması değil, ürünün bütünü üzerinde oluşan algılarının karşılaştırılması yöntemi benimsenebilecektir.

          Yukarıdaki ihtimallerde, tasarımla çelişki oluşturan markanın iki boyutlu çizim mi yoksa ürünün kendisi veya ambalajın tüm özellikleri için mi tescil ettirilmiş olduğu önemli olacaktır. Ayrıca ihlallerin değerlendirilmesinde ele alınacak unsurların ne olduğu da somut duruma göre değişebilecektir.

          Ancak belirtmek gerekir ki, tasarım ve marka koruması genelde bu şekilde çarpışmamakta, birlikte ya da sırayla var olmaktadır. Ürünlerin öncelikle tasarım tescillerinin sağlanması ve beşer yıllık dönemlerle yirmi beş yıl boyunca tasarım olarak korunması sonrası, tanınmış markanın tescil imkanından faydalanma ihtimaliyle de, sonradan marka olarak tescil edilmesi mümkün olabilmektedir. Bu durumda ürünün kaynağını göstermeye ehil tasarımların marka tescili için aranan şartları taşıması halinde, tescilli marka haline gelerek sonsuza kadar korunabilecek olmaları teşebbüslere ticari bir avantaj sağlayacaktır. Önceki tasarım koruması ise ürünün kaynağını gösterme fonksiyonunu sağlamak açısından oldukça etkili olacak ve hatta tasarımı tescilli markanın tanınmış marka haline gelmesi ve daha geniş bir marka korumasına tabi olması da daha kolay olacaktır.

          5.2. Üç Boyutlu Marka Tescillerinde Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar

          Üç boyutlu markaların tescilinin, geleneksel markalara nazaran daha zor olduğu ve ayırt edicilik ile birlikte özel mutlak red nedenlerinin de değerlendirilmesi gerektiği yukarıdaki açıklamalarda yer almaktadır.

          Marka korumasının diğer koruma türlerinden ayrıldığı en önemli nokta markanın üreticisini, sahibini koruması ve sahibinin gösterilmesini sağlamasıdır. Oysa patent/faydalı model buluşu korurken, tasarım da ürünün kendisini korumaktadır.

          Bu nedenle üç boyutlu marka korumasına sahip olma, teşebbüs var olduğu sürece ticari hayatta maddi, manevi kazanç sağlayıcı ve teşebbüsün ürününü, ambalajını, tanıtımını koruyucu nitelikte olacaktır. Üç boyutlu işaretlerin tescil esnasında, geleneksel markalara nazaran daha sıkı bir değerlendirmeye tabi tutulması da bunun bir sonucudur.

          Tescil ettirilecek şekil, ambalaj veya ürünün kendisi de olsa, standart, piyasada fazlaca yer alan şekillerin seçilmemesine özen gösterilmelidir. Her ne kadar markalar açısından tasarımlar kadar yüksek derecede yenilik, bilinçli tüketicinin algısı gibi unsurlar değerlendirilmiyor olsa da üç boyutlu markaların doğası gereği geleneksel markalara nazaran daha sıkı bir denetime tabi olduğu dikkate alındığında, tıpkı tasarımlar gibi bir denetim yapılacağının düşünülmesi ve yaratıcılık sağlanması da tescil açısından avantajlı olabilecektir.

          Tescilden önce, markanın yansıttığı ürünün veya hizmetin ait olduğu piyasayı tanımlamak ve piyasadaki diğer ürün ve ambalajlarla karşılaştırmasını da ilk aşamada yapmak gerekir. Piyasadaki diğer ürünler açısından var olan tescilli markaları incelemek de önemlidir. Tüketicinin ürüne ve/veya ambalajına bakış açısının ne olduğunu da tespit etmek gerekir. Tüketici açısından ürün ve/veya ambalaj şeklinin marka olarak değerlendirilebilme ihtimali göz önünde tutulmalıdır ki marka sahibi tarafından tescille sağlanmak istenen nihai amaca hizmet edilebilinsin.

          Tescil edilmek istenen şekil ürünün orijinalinden ne kadar uzaklaşırsa tescil edilebilirliği o kadar artacaktır. Bu nedenle ürün veya ambalajının şeklinin tescilindense üç boyutlu herhangi bir şeklin tescili daha mantıklı olabilecektir. Yapı Kredi Bankası tarafından reklamlarında kullanılan “Mor Adamlar”, Michelin şirketinin kullandığı “lastik adam” bu örneklerdendir.

          Ayrıca teknik bir gerekliliğin sonucu zorunlu bir şekil olması da en çok karşılaşılan red nedenlerinden olmakla, üretici/sağlayıcı tarafından bu konuda da gerekli araştırmanın yapılması gerekir.

          Öte yandan, bir işaretin resim, desen yani figüratif bir marka olarak tescili ile üç boyutlu şekil olarak tescili arasında ne gibi farklar ve riskler olabileceğine de değinmek gerekir. Her ne kadar yerleşik Yargıtay içtihatları ve TPE uygulamaları dikkate alındığında, üç boyutlu marka tescil başvurularında, tescili istenen şeklin fotoğrafı veya iki boyutlu görsel çiziminin tescil ofislerine gönderilmesi mümkün görülse de yukarıdaki incelemelerimizde de sabit olduğu üzere, pratikte iki boyutlu ve üç boyutlu şekillerin tescilinde net bir ayrım yapılamadığı görülmektedir.

          Bu durum, marka korumasının sonsuza kadar sürebileceği göz önüne alındığında ve tanınmış marka haline gelme durumunun istisnai ve oldukça zor olduğu kabul edildiğinde, hem marka sahibi hem de rakip teşebbüsler açısından olumsuz durumların oluşmasını kaçınılmaz kılacaktır. Halbuki yukarıda da değinildiği üzere, markanın tescilinde, markanın görünen ögeleri tescil edilmektedir. Bu nedenle tescili istenen üç boyutlu markanın tüm görünümü tescil esnasında belirtilmelidir.

          Üç boyutlu şekil markasını tescil ettirmeyi talep eden bir hak sahibinin markası TPE nezdinde iki boyutlu figüratif bir marka, yani sadece görünüm olarak tescil edildiğinde, şeklin tüm görsel özelliklerinin marka korumasına tabi olmama ihtimali doğacaktır. Her ne kadar TPE tarafından yayımlanan Marka Karar Kriterinde, üç boyutlu şekillerin marka başvurularında, başvuru esnasında farklı açılardan şeklin görünümlerinin sunulabileceği belirtilmiş olsa da prensipte tek bir açıdan çizimlerinin gönderildiği görülmektedir. Bu durumda ürünün kendisi, ambalajı veya her hangi bir şekil de olsa şekil, tam olarak ifade edilememiş ve sadece gönderilen çizim açısından inceleme yapılmış olduğundan hem marka hakkına karşı yapılan tecavüzlerin önlenmesi noktasında hak kayıpları oluşabilecek hem haksız yere dava açılmasına sebebiyet verilebilecek hem de gerçekte korumaya tabi olmayan bir unsurunun rekabete aykırı şekilde rakip teşebbüslerce kullanımı engellenebilecektir.

          TPE nezdinde tescilli Calve Salsa Sos kelime+şekil markasını ele alırsak[11], kavanozun üzerindeki calve ibareli kırmızı zemin üzerine beyaz şekil içinde yazılı yeşil, mavi ve turuncu renkli çizgiler içeren görsel etiket olarak korunmakta iken kanaatimce marka korumasının kavanoz şeklini de kapsadığından bahsedilemez. Bu ilk olarak tescilde bu şekilde bir netlik olmamasından sonrasında ise kavanoz şeklinin herkes tarafından kullanımının mümkün olabileceği, ayırt ediciliği olmayan bir şekil olmasından kaynaklanmaktadır. Sınai Mülkiyet Kanunu 5. maddesi e bendi dikkate alınarak, kavanoz şeklinin marka korumasına sahip olmadığının kabulü gerekecektir. Bu noktada, markanın tescil edilme şekli nedeniyle belki de başka bir üretici tarafından üretilen sosun ambalajlanmasında bu şekilde bir kavanozun kullanımı engellenmekte ya da marka sahibi tarafından haksız olarak kavanozu kullanan rakip teşebbüslere karşı davalar açılmakta, taleplerde bulunulmaktadır. Nitekim bu düzenleme, tescil sonrası çıkabilecek ihtilaflarda etkili olabilecek olsa da temelde marka tescilinin ürün, ambalajı veya ürün veya ambalaj üzerindeki işaret açısından talep edilip edilmediği belirsizliğini gidermemektedir.

          Aynı durum tasarım tescillerinde telafi edilebilir nitelikte olabilse de marka hakkının koruma süresinin olmadığı dikkate alındığında pratikte tehlikeli ve olumsuz sonuçlara yol açılmaktadır.

          Bunun önüne geçilmesi ve sistemin daha sağlıklı işleyebilmesi adına başvuru sırasında “üç boyutlu marka” başvurusunun ayrılarak OHIM, WIPO ve ABD Marka ve Patent Ofisi uygulamalarında olduğu gibi sınıflandırma sistemi getirilmesi faydalı olabilir. İlaveten gerekli kanun değişiklikleri yapılarak, üç boyutlu marka tescillerinde mümkünse ürünün, ambalajının ya da tescili istenen herhangi bir üç boyutlu işaretin kendisinin gönderilmesi, bu mümkün değil ise de video görüntüsünün ya da her açıdan çekilmiş fotoğraflarının, boyutları da belirtilmek kaydıyla, başvuru dosyasına konulması hatalı tescilleri önleyebilecektir.

          Aynı problemler aslında iki boyutlu çizim, resim ya da dizaynın tescili talep edilmekte iken tescil için gönderilen çizimin üç boyutlu şekil olarak değerlendirilerek tescil edilmesi halinde de oluşabilecektir. Markanın aynısını, benzerini, karıştırma ihtimalini değerlendirmenin markanın ne olduğunu tanımlamadan mümkün olamayacağında şüphe yoktur.         

6.   SONUÇ

Türk Hukuk sisteminde üç boyutlu işaretlerin marka olarak korunması 1995 yılında 556 sayılı Markalar Hakkında KHK’nın 5. Maddesine yapılan ekleme ile mümkün olabilmiştir. Ülkemizde marka, tasarım ve patent gibi fikri sınai haklar alanında yapılan düzenlemelerin temeli Paris Sözleşmesi, TRIPS ve diğer uluslararası mevzuatlara dayanmakta olup mevcut mevzuatımız olan Sınai Mülkiyet Kanunu hükümleri de bu nedenle Avrupa Birliği mevzuatı ile paralel niteliktedir.

Ülkemizde üç boyutlu işaretlerin marka olarak korunması için öncelikle marka olarak TPE nezdinde tescil edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle de TPE nezdinde yapılan tescil başvurusu tescil sürecinde ilk ve en önemli basamak olacaktır. Başvuru talebinde markanın üç boyutlu mu iki boyutlu mu olduğunun ve marka tanımının detaylı olarak belirtilmesi tescil açısından en önemli noktalardan biridir. Nitekim tescili istenen marka üç boyutlu olduğunda, markanın her açıdan görsellerinin TPE’ye iletilmesi gerekecektir. Üç boyutlu markaların tescilleri yapıldığında, Türk Patent Enstitüsü Marka Sicili’nde görünümlerinin ise yine üç boyutlu olarak ifade edilmesi ya her açıdan iki boyutlu çizimlerinin yer alması ya da görsele ilişkin simülasyon bir görüntü sunulması veya video görüntüsünün izlenebilmesinin sağlanması gerekeceği kanaatindeyim.

TPE tarafından yapılan tescille marka, marka sahibi açısından rakiplerinden ayırt edilebilmeyi sağlayacağı için tescilin üçüncü kişiler tarafından algılanışının iki boyutlu görsel olarak mı yoksa üç boyutlu şekil olarak mı değerlendirileceği de önemli olacaktır. Bu nedenle marka sahibinin tescil talebinde ve TPE nezdinde sicilde görülen marka açıklamasında markanın üç boyutlu olduğunun belirtmesi gerekir.

Günümüzde OHIM, WIPO ve ABD sistemlerinde marka başvurusu esnasında ayrıca üç boyutlu marka belirtmesinin yapılabildiği bir sistem uygulanmakta iken Türkiye’de TPE’de başvuru aşaması ve tescil sonrası sicildeki belirtmelerde böyle bir seçenek bulunmamaktadır. Bu da iki boyutlu olarak tescilli markaların sicildeki görünümlerinin üç boyutlu ya da üç boyutlu olarak tescil talep edilen markaların tescillerinin iki boyutlu şekil markası olarak yapılması gibi niteliksel bir farklılığa yol açmaktadır.

Hem marka sahibi hem de üçüncü kişiler açısından riskli ve olumsuz durumlara mahal vermemek adına özellikle tescil başvurusu ve sicil kayıtlarının görünümünde mevcut mevzuata ve ticari ihtiyaçlara yönelik kapsamlı bir değişikliğe gidilmesinin faydalı olacağı kanaatindeyim.

                                                                                                                      Av. İLAYDA TAKBAK

KAYNAKÇA

ARKAN, Sabih, Marka Hukuku C. I, Ankara, 1997 (Marka Hukuku C. 1).

ARKAN, Sabih, Marka Hukuku C. II, Ankara, 1998 (Marka Hukuku C. 2)..

ARKAN, Sabih, İşaret ile Marka Arasında Bağlantı İhtimali ve İltibas Tehlikesi, BATİDER, C. XX, S. II, s. 5-11.

ARKAN, Sabih, Markayı Kullanma Yükümlülüğü, Marka Koruması Uluslararası Sempozyumu, İstanbul TPE Yayını, Ankara, 1998, s. 291-295.

Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2012, sf. 417.

HARTWING, Henning, Aligning Designs With Brands, Brands in Brandroom, Germany, 2010.

ÖZDAL, Şule, 556 Sayılı KHK’nın 5. maddesi Çerçevesinde Marka Olarak Tescil

Edilebilecek İşaretler, İstanbul, 2005.

TEKİNALP, Ünal, Ayırt Edici Nitelik Kazanma, Prof. Dr. Fahiman Tekil’in Anısına

Armağan, İstanbul, 2003 (Ayırt Edici Nitelik Kazanma), s. 179-187.

TEKİNALP, Ünal, Yeni Marka Hukukunda Tescil İlkesi ve Tescilsiz İşaretlerin Hukuki

Durumu, Prof. Dr. Kemal Tunçomağ’a Armağan, İstanbul, 1997 (Tescil İlkesi), s. 467-480.

TEKİNALP, Ünal, Markanın Üçüncü Kişiler Tarafından Kullanılması, Prof. Dr. Oğuz İmregün’e Armağan. (Markanın Üçüncü Kişiler Tarafından Kullanılması), s. 633-644.

TEKİNALP, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012 (Fikri Mülkiyet).

TPE Marka İnceleme Kılavuzu, 2011.

TPE Başvuru Kılavuzu, Mart 2014.

TPE Marka Karar Kriteri, 2011.

Kazancı İçtihat ve Mevzuat Bilgi Bankası.

[1] ÖZDAL, 556 s. KHK’da Marka Olabilecek İşaretler, İstanbul, 2005, sf. 108.

[2] 556 s. KHK madde 5: “Bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar, malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işaretleri içerir”.

[3] Fikri Mülkiyet Hukuku Yıllığı, Yetkin Yayıncılık, Ankara, 2012, sf. 417.

[4] ARKAN, Marka Hukuku, Ankara, 1997, sf. 42.

[5] TEKİNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, sf. 366.

[6] ARKAN, Marka Hukuku, Ankara, 1997, sf. 73.

[7] TEKİNALP, Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, sf. 369.

[8] Örneğin Toblerone markasının üçgen prizma şeklindeki çikolatasının tesciline ilişkin bkz. https://www.tmdn.org/tmview/welcome# .

[9] HARTWING, “Aligning desings with brands”, Brands in the Brandroom, Germany, 2010, sf. 20.

[10] HARTWING, “Aligning desings with brands”, Brands in the Brandroom, Germany, 2010, sf. 21.

[11] TPE, Marka Araştırma Bölümü, 210866 tescil numaralı şekil markası.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir